Duvar

Sadece yan yana yürüyor gibi görünüyorduk belki ama gerçek bundan çok daha fazlasıydı.Ben çizgilerine basmamaya gayret ederek kaldırımda sekiyordum.O da her  ağaçtan üç beş yaprak koparıyordu.Pasif bir hoyratlıktı bu.Belli ki bir buhranı vardı.Ama susarak örtmüştü üstünü.Ağaçlar bitti bir yerden sonra,kaldırım taşları da küçüldü.O zaman duymaya başladım kendi kafamdakileri ve elbetteki onunkileri.İkimizden de 'Neden?' sorusu aşikar bir şekilde duyuluyordu.Ama nedenini merak ettiğimiz şey aynı değildi.
Ben iki saat sonrasında neden diye ağlarken anladım.O bilmiyordu.belki de biliyordu ama söylemiyordu nedenini.Bense meraktan ölüyordum.Bilmediğim  bir şekilde acı içindeydim.Öğrenemedim.Nedeni yok gibi bir şeyler duydum diye hatırlıyorum.Bir de tüm gece elimi bomboş bir yatağa attığımı.
Oysa tüm o yürümeler olmadan önce bir duvarın önünde oturmuş kahvesini içerken görmüştüm o gün ilk defa onu.Ve duvarları boyamak istemiştim iyilik ve güzelliğe.Sırf O'nun o duvarın önünde oturması şerefine.

0 yorum: