Nazım

Can Dündar'ın bir yazısını okuduğumda,ruhuma en uygun bedenin Piraye olduğuna karar vermiştim zamanın birinde.
Uzun mesafe aşklarının bir Nazım'ı bir Piraye'si varmış.''Aslında sevdiğim sen değil,seni sevme düşüncesi'' demiştin konuştuğumuz zamanlardan birinde.
Sevmenin nesnesiymişim meğersem ben.
Nazım da Piraye'yi böyle sevmiş
Uzaktan.
Sadece aradaki mesafeyi...Ulaşamadığı Piraye'yi sevmiş.
Bir ilizyonun perde arkasını görmüş gibi,tüm büyüsü gitmiş Piraye'yi sevmenin Piraye'ye kavuştuğu zaman.
Artık sihirsiz bir nefesmiş Piraye.
Nazım'ın şiirleriyle duygularımızı dile getirip,sevgilileirmize aşk fısıldarken,
O'nun Piraye'den sonra da dolu dizgin sevmelere devam ettiğini öğrenmek ne kadar da gerçek.

0 yorum:

Sade bir mevsim

Ne vakit ki gerçeklikten şüphe etti kadın ondan beri öteki eli,berikinde.O şiir hala belleğinde kaldı da tek bişey değişti sade.Artık ne aşka aşıktı ne de müsaitti gördüğünü abartmaya.Olağandı artık.Süslü laflardan uzak.Ne toplum için sanatçı ne sanat için toplumcu.

Rüyalar sandım önce.Gerçekle karışıp ayırt edilemeyen rüyalar sandım,gerçekliği sorgulatan.Sonra emin olamadım,kafamdaki kuyrukları ateşli tilkilerden kurtulamadım.Tuttum kolundan oturttum küçük kadını.
Anlat dedim.Rüyalar değil de ne?Konuşmadı,kelimelerden epeydir uzaktı.Sonra dikkatli baktım,daha yakından.Gördüm,farkettim.
Bir mevsimdi,gerçeklikten şüphe ettiren.Üstelik de sarı bir mevsim.
Yine sarı..

0 yorum: