Konuyla Alakası Olmayan Endülüsler

Endülüs Emevi Devleti diye yazsa da endürüst emevi diye okurum ısrarla.Acaba o devletin en dürüst adamı kimdi?Siz düşünmezsiniz bunu.Kimse düşünmez ben dışında.Ben hep saçma sapan şeyler düşünürüm.

Otobüste en arkada otururken hızla bi önümdeki boş koltuğa doğru gelen bereli ve gocuklu adamın,cebinde olan sağ elinde bir silah olduğunu ve bana çok yaklaştığında hızlıca çıkarıp beni vuracağını düşünürüm.Durduk yere,sebepsizce,sıradan bir gün sonunda o otobüste ölebileceğimi düşünürüm.Bir adama sarıldığım sırada öksürük krizlerim tutarsa,kendimi son günlerini mutlu yaşasın diye şefkat gösterilen 3 aylık ömrü kalmış bir kız gibi düşünürüm bazen.Pek iyi şeyler düşünmüyorum galiba.Peşin hükümlü olmayalım ama bunlar sadece düşündüklerimin bazıları.

Şimdi yine çok alakasız ama düşündüm kii bir şeyin tezatı varsa kendisi de vardır.Siyahın var olmasının nedeni beyaz mı tam emin olamıyorum pek gerçi ama yine de bir şeyin sonu olabilmesi için başlangıcı olması gerekliliğini savunuyorum.Ve o şeyin sonunun olmaması için de başlangıcı es geçmek gerektiğine inanıyorum.Bu yüzden teğel,ön yıkama ve ön sevişme çok önemlidir.Başlangıca epey yakınken sona oldukça uzaktır.

Ve cidden Endülüslerin bu konuyla hiç alakası yok,endürüstlerin belki ama Endülüslerin yok.

0 yorum:

Sudan sebepler

Toprak suyu nasıl emer,içine çekerse ben de o adamı o kadar özümsedim.Kaldı ki benim adamım buzdu ve ben önce erimesini bekledim,sonra içime aldım.
Yine de güven olmaz ki.Su akışkan,adam gitmeye müsait.

0 yorum:

Nazım

Can Dündar'ın bir yazısını okuduğumda,ruhuma en uygun bedenin Piraye olduğuna karar vermiştim zamanın birinde.
Uzun mesafe aşklarının bir Nazım'ı bir Piraye'si varmış.''Aslında sevdiğim sen değil,seni sevme düşüncesi'' demiştin konuştuğumuz zamanlardan birinde.
Sevmenin nesnesiymişim meğersem ben.
Nazım da Piraye'yi böyle sevmiş
Uzaktan.
Sadece aradaki mesafeyi...Ulaşamadığı Piraye'yi sevmiş.
Bir ilizyonun perde arkasını görmüş gibi,tüm büyüsü gitmiş Piraye'yi sevmenin Piraye'ye kavuştuğu zaman.
Artık sihirsiz bir nefesmiş Piraye.
Nazım'ın şiirleriyle duygularımızı dile getirip,sevgilileirmize aşk fısıldarken,
O'nun Piraye'den sonra da dolu dizgin sevmelere devam ettiğini öğrenmek ne kadar da gerçek.

0 yorum:

Sade bir mevsim

Ne vakit ki gerçeklikten şüphe etti kadın ondan beri öteki eli,berikinde.O şiir hala belleğinde kaldı da tek bişey değişti sade.Artık ne aşka aşıktı ne de müsaitti gördüğünü abartmaya.Olağandı artık.Süslü laflardan uzak.Ne toplum için sanatçı ne sanat için toplumcu.

Rüyalar sandım önce.Gerçekle karışıp ayırt edilemeyen rüyalar sandım,gerçekliği sorgulatan.Sonra emin olamadım,kafamdaki kuyrukları ateşli tilkilerden kurtulamadım.Tuttum kolundan oturttum küçük kadını.
Anlat dedim.Rüyalar değil de ne?Konuşmadı,kelimelerden epeydir uzaktı.Sonra dikkatli baktım,daha yakından.Gördüm,farkettim.
Bir mevsimdi,gerçeklikten şüphe ettiren.Üstelik de sarı bir mevsim.
Yine sarı..

0 yorum:

Adım atsam yazıyorum valla!

"Ankarayı sevmeyene bir zulümdür 
bu kadar insanın neden Ankarayı sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak "


Demiş şair.
Ankarayı sevmenin öyle çok büyük nedenleri yoktur gerçekten de.Mesela deniz yoktur burda.Öyle çok yeşillik falan da bulunmaz.Olan da değerlidir ve değerli şeyleri devlet sever,kendisine alır.Ondan başkası almasın diye de yok eder çoklukla.Hizmet adına.

Ankarayı seviyorum diyemez öyle kolay kolay kimse.Genel de bu cümle 'Yine de seviyorum Ankarayı' diye dökülür ağızdan.Hep bişeye rağmen sevilir burası.Hep de sağlam bir nedeni vardır kendini sevdirmek için.



Bugün hava serindi burda.Ama böyle tatlı tatlı yürünecek kadar serindi fazlası değil.Bu yüzden dolmuştan Sıhhiyede inip Kızılay'a yürümek istedim.Çok katlı otoparkın arka taraflarında daha önce hiç geçmediğim bir sokak farkettim ve ordan yürüdüm.Halk Sokağı imiş adı.Pek kimseler yoktu sokakta.O sokağı yeni farketmemin şeysiyle (neyi olduğunu tam adlandıramadım) yürüdüm ben de,inanılmaz bir keyif alarak yürüdüm.Çok geçmeden tabii ki sokak Kızılay'a çıktı.Zaten farkettim ki bunca yıldır, Ankarada kaybolamıyorsun.Tüm yollar nihayetinde Kızılay'a çıkıyor.


Bir de komple sarmaşık kaplı uzun demirler boyunca devam eden bir yoldan geçtim.Hemen o sarmaşığın dibinde oturan insanlar vardı.İnanın hepsi çok işsizdi.Belki de tüm Ankara ordan geçiyordu onlarsa bir başlarına sigara yakıp olan biteni izliyordu.Düşünüyordu belki de.Çift olanlar da vardı,tartışıyorlardı.Akşamki diziyi ya da komşunun evini arabasını falan değil üstelik epey tartışıyorlardı.Bir kitap üstüne,bir film hakkında tartışıyorlardı.Düşünüyorlardı duraksayarak sonra yine konuşuyorlardı.


Devam ettim,yürüdüm.Sakarya meydanda durdum.Telwe'de çalışan hep ayakları çıplak dolaşan,yakaları yırtık tişört giyen ve saçları rastalı amcayı gördüm.Ankarada yaşayan herkesin gözünün önüne suratının geldiğine eminim,ta kendisi! :) Ayakkabılarını giymiş bugün,bi de uzun pantolon geçirmiş bacağına.Şaşırdım üşümüş mü ne.Galiba o da inanmış soğuk mevsimin başlangıcına.


Velhasıl,işte ben bugün yine,öyle durduk yere,kimseye de açıklayamayacağım bir sebepten ötürü sevdim Ankarayı.




0 yorum:

En Kuzey Paralel


  Epeydir Sinop'tan kimse bahsetmemişti bana.Adı falan da geçmemişti öyle o son tatilimizden beri.
Yazmak da istemiştim hep bişeyler bu şehirle ilgili,şimdi bahanem oldu.

 Üniversite sınavından çıkmıştım,Haziran 2010du.Gazi'de girmiştim son sınavıma.Annemle babam beni bahçede bekliyorlardı sınavdan çıktığımda.
'Daha süren vardı,az daha dursaydın hepsini yaptın mı?' sezenişlerinden sonra herşeyin iyi olduğunu ve Ankara'da,Gazi'de tam da sınava girdiğim blokta kalacağımı söyledim.Öyle de oldu.Şimdi Gazi İng. Öğrt. C blokta son sınıftayım.
 Arabaya doğru yürürken babam,ertesi gün yola çıkacağımızı söyledi.Sinop'a gidiyorduk.Başta bi ne alaka diye durdum ama Karadenizdi sonuçta ne kadar karşı durabilirdim ki?(Bu yoğun Karadeniz sempatim nerden geliyo acaba,hala anlam veremiyorum).Bir de en kuzey pararlel ordan geçiyordu.Bu aslında hiç önemli değildi ama o sene sınava girmiştim ve bilgilerim çok tazeydi Sinop diyince aklıma ilk bu gelmişti.

Ve bu sarı iklimden yeşile doğru yolculuğmuz başladı.Kastamonuda mola verdiğimizde İspanyol bir turistle tanıştım tesadüf işte o da Sinop'a gidiyormuş.Ta ordan kalkıp burayı görmek için gelmiş.Daha da meraklandım bu ecnebi öyle diyince.

Önce merkezine gittik Sinop'un.Deniz kenarında şirin bi ev bulduk kalmak için.İnsanın uyandığında gözlerini denize açabilmesi cidden bi nimetmiş.Yüzme bilmiyorum ama seviyorum denizi,maviyi,dalgaları..Dalgalar konusunda da cidden Karadeniz çok hırçın.Şehrin içinde dolaştıkça hayran kaldım.Salaş bi kent,en sevdiğimm.Off hele bir ocakbaşına gittik ki ben hayatımda böyle hunharca yemedim galiba.Her gün limana indik dolaştık dolaştık..Yorulunca da uygun bir yerde kahvelerimizi içtik.Akşam da gün denizin üstünden batarken evde oturup izledik.
 En kuzey paraleli de buldum!Yani babamla iki farklı noktada durup öyle olduğunu savunduk.Bence benimki doğruydu ama.Hep böyle saçma sapan şeylerden inatlaşırdık zaten.Şimdilerde onlar bile özleniyor doğrusu.

 Tarihi cezaevi var dediler,gidin görün muhakkak diye.Gittik orayı da gördük.Cidden insanı tarihin içine alıveriyo.Adeta bir zamanda yolculuk,bir Doctor Who vakası.

 Merkezdeki günlerden sonra da Türkeli'ne geçtik.Minnacık evlerde konakladık orda,cidden minnacıktı,taa ki ben hastalnıp dönmek zordunda kalıncaya dek.O evlerin şirinliğinden midir yoksa hastalandığım için tatilin yarım kalmasından mı bilemiyorum ama Ankara'ya dönerken tekrar gelmeyi kafaya koymuştum bu şehre.

Bak bunları yazdıkça Ankara'yı bi sevemedim şimdi.


Böyle sonlandı Sinop maceram,dönüş yolu boyunca uyudum.Güzeldi oralar.Dokunulmamıştı,sadeydi,o zamanki saçlarım gibiydi.Sonraki zamanlarda saçlarımla birlikte hayatımda bir çok şey daha değişti.Sinop hala aynıdır belki ama,kim bilir..



















0 yorum:

Fizik Ötesi



   Ruh ikizi kavramını basit bi fizik kuralı silip attı ve biz asla biraya gelemeyiz sevgilim:
   aynı kutuplar birbirini iter.




0 yorum:

Farkediş

Desem ki vakitlerden Ağustos'a bir kaladır ve gün henüz aydınlanmaktadır.Sen bana ne dersin?Demezsin bişey ne diyecen.Hem sen kimsin ki?Tanrım!Hayatımda bir  'sen' yok çokça zamandır.

2 yorum:

Ütopyalar Güzeldir

Önceki hayatımda bir süvari iken çok dolaştım.Ara ara rüyamda görürüm o zamanları.Yorucuydu o günler.Süvari olmak biraz zor.Düşünsenize sürekli at sırtındasınız.Üstelik bir de kadınsınız!Şimdilerde çok uyuyor olmamın sebebi o günlerdeki yorgunluğum olmalı.Bir de tuhaf bir durum var ki,savaş çıkmadan mutlu olamıyorsunuz.Çünkü mutlu olabilmeniz için bir zafer kazanmanız gerekir,bunun için de savaşmanız.Şimdilerde pek mücadeleci olmamamın sebebi de o günlerdeki yorgunluğum olmalı.

Upuzun saçlarım vardı süvariyken.Makas falan bulamamıştım herhalde kısaltabilmek için.Aslında saçlarımı seven bir adam vardı,ben de onu sevmiş olmalıyım ki uzun kalmış saçlarım.Şimdi kısalar.Sevdiğim bir adam da yok.Belki bir gün uzar saçlarım ve severim yine ben de.Bu kez bekleyemem ki adam beni sevsin.Vakti gelince ben severim.

Çok ülkeler kentler görmedim ben.Bilirsiniz süvariler dağ bayır gezeler genelde.Dağlar,ırmaklar,ormanlar gördüm.Aşinalıktan olsa gerek şimdilerde de severim doğayı.Yani tamam bir başkentte yaşıyor olsam da bir ormanın içine atılsam bir bukalemun kadar rahat uyum sağlayabilirim.Çünkü söyledim,ben bir süvariydim.

O zamanlar ordunun başına da geçmem istenmişti.Ama elbette ki süvari olmak daha keyifliydi.Daha özgürdü.Bir de bunu isteyen Kenan Komutan olunca pek ciddiye almamıştım.İyi komutandı ama bazen şarabı çok kaçırıyordu işte.Şimdi sarhoşken ordunun başına seni geçirdi diye spekülasyon yapardı diğer askerler.Aslında severlerdi beni ama hepimiz süvari olduğumuz koşulda olan bir sevgiydi bu.Herneyse işte istemedim ben de.

Güzelmiş o günler.Dedim ya ara ara rüyamda görürüm diye.Mutlu uyanırım o sabahlar.
Savaş olmadan da mutlu oluyorum artık.Ama zaferlerle beraber haklı bir gururla birlikte daha mutlu oluyorum.



Ha bu arada Kenan Komutan cidden yaşadı.O son şarabı da benle paylaştı.Ondan mütevellit bu kadar güzelim ;)









0 yorum:


Bazen Özdemir Asaf bişeyleri çoktan dökmüştür sözcüklere senin için.


''Birisi biri için,bilerek bilmeyerek,
Her biçimden bir anlam,her anlamdan bir biçim beklemiştir giderek,
Bekledi, bekleyecek.Birisi biri için.''

0 yorum:

Toprak değil de Bulut olan Adam


Babamı kanser diye bişeyden kaybettim ben.Öyle bişeydi işte.Babama teşhis konulmadan önce,alelade bişeydi.Televizyondan duyduğum kadarıyla biliyordum.Bir de falancanın oğlu,kızı ya da anasının babasının yakalandığı bişey olarak.Hatta çoğu zaman duymuyordum bile.

Babamdan sonraysa,algıda seçicilik olsa gerek,her yerde 'kanser' kelimesini görüp duymaya başladım.Babamla çok ilgisi yok bunun bu kadar yaygınlaşmasında farkındayım elbette.Benim farkedip farketmemem de değil mesele aslında,aslolan şey bi şekilde var olması bu durumun.

Bi de ben farkettim ki,ölüm ne kadar da acı bişey olsa da kanser hastaları için bulutlara yükselmek.Babamın yüzündeki tebessüm öyle söylüyordu en azından.Ve hiç yalan söylemedi bana.


                                           
 Her neyse,


                                            ''Hayat güzel.Kuşlar uçuyor.''




0 yorum:

Hayırlısı Olsun.

 Yaptığım işlerin sorumluluğunun sadece kendime ait olduğunu,birilerini sevmenin de sadece kendi sorumluluğumuz olduğunu kabullendiğim gün anladım.
Ondan beri de daha az hırçınım.

Hayatında bir şeylerin eksik olması bazı dengesizliklere sebep olabiliyor.Benim epey büyük bişey eksik.Ne kadar yaşarım bilmiyorum ama gelecekteki fotoğraflarımda biri eksik.
Ve ben dengesizim.

Çokça insan tarafından yargılanıyorum belki de.Garipsemiyorum bunu.Bişey de beklemiyorum kimseden.Sadece beklentileri karşılamaya çalışıyorum elimden geldiğince,mümkün olduğunca normal davranmaya.Kimsenin üstüne de gitmiyorum bi süredir,anlatamıyorum bişeyleri çünkü.

En sevdiğim şey kahve eşliğinde bi dost muhabbeti.Daha da kıymetli artık bu muhabbetler.Çünkü artık eskisi kadar sık görüşemiyoruz öyle kimselerle.En ufak bi görüşme fırsatını bile kaçırdığımızda üzülüyoruz.Ben üzülüyorum.Büyüdükçe farklı farklı ve artıp biriken yüklerimiz oluyor.Kendi derdimizi o kadar yoğunlaşıyoruz ki..Ha bi de içinde bulunduğumuz sistem bizi farklı farklı yerlere atıyor son bi senemizi de tamamlayınca.Oysa Ankara'dan da,lise ve üniversite yıllarından da kopmak ne kadar zor soran olmuyor hiç.

Hayırlısı olsun.

0 yorum:

Mutlakiyet ve Köfte

Güvenparktaki sağlıkız köfteler çok cezbedici kokuyor.
Bu kadar sağlıksız olmalarına rağmen bi o kadar iştah kabartıcılar.
Hiç bir şeyin yüzde yüz olamayacağını okuduğum bir kitaptan öğrenmiştim daha önce.
İyi de var kötü de var demişti büyükler zamanın birinde.
Siyah da var beyaz da.
Mutlak bişey yok.
Saçlarımı kızıl yaptığımda bile heryeri eşit tonda olmuyor mesela.
Mutlak kızıl bile yok!
Uzun lafın kısası:
Güvenparktaki o sağlıksız güzel kokan köfteler mutlakiyetin olmadığının en somut delilidir.

0 yorum:

İşlerin 5 dakikada değiştiği anlar

  Babamla beraber büyümüş Turgut Amca.Biz de onun çocuklarıyla beraber büyüdük.
Babam hastayken uzun süre yanına gelemedi,nası çökmüş olduğunu görmekten kaçındı.En sonunda bir gün çıkıp geldi,çocuk gibi hüngür hüngür ağladı babamın başucunda,babam sessizce uyurken.Kabullenemedi onu öyle görmeye.
  Şimdi bir kalp krizi geçirdi,hastaneye vardıkları anda kalbi durmuş.Acil servise alınmş hemen hayata döndürebilmek için şok vermişler defalarca.5 dakika boyunca...Umut kesildiği anda,doktorlarda birisi son kez denemek istemiş ve başarmış.5 dakika boyunca hiç atmayan bir kalp hayata dönmüş.Mucize gibi belki de öyle.Tüm ekip çığlık çığlığa zaferlerini kutlamış.Sevindim ben de.Sevmişimdir hep zaten son dakika işleri.Şu an iyi,eşi ve çocukları mutlular ve rahatlamış bir haldeler haklı olarak.
 
   Ama tüm bunların yorgunluğuyla evime geldiğimde benim aklımdaki tek soru:
   ''Acaba o 5dakika içinde oralarda bi yerde babamı gördü mü?''

0 yorum:

''Özür Bekler Gibi Kızgın Sokaklar''


 İnsanlar ne yaptı ki bu kadar?Soluduğu havayı borçlu olduğu ağacı korumak istedi.Ama polis unuttu şimdi saldırdığı insanlarla aynı havayı soluduğunu.Sonra da olanlar oldu..


Bugün 31Mayıs 2013
Uzun zamandır canına tak eden halkın birleşme günü,

155 polis imdat diyeceğimize,polise küfürler yağdırdığımız polisten kendimizi korumaya çalıştığımız gün

Göztepe,Karşıyaka,Fenerbahçe,Galatasaray ve Beşiktaşın kardeşçe bir araya geldiği gün

İyi niyetli saf insanların oy veren ellerimiz kırılsın dediği gün

Ülkedeki olayları kendi televizyonlarımızdan önce,dünya basınından öğrendiğimiz gün

Neyin kavgasının verildiğinin bile bilinmediği gün

Hayatında belki bi ağaç bile dikmemiş insanların bir araya gelip hükümete karşı 'Gezi Parkını' koruduğu gün


31 Aralık olmamasına rağmen şu an İstanbulda Ankarada meydanların dolu dolu olduğu gün,tek fark havai fişekler yerine havada gaz bombalarının,plastik mermilerin uçuştuğu gün.

Oturduğun koltuğun battığı gün

Hükümetin istifasının en çok da bugün istendiği gün.

  Bunların ötesinde merak ediyorum hala geri çekilmeyen bu polislerin aileleri ne alemde?Çocukları mesela..Babalarının bu şiddetine tanık oluyorlar mıdır?Anne babalarının tam da olmasını istediği evlatlar mıdır ki bu polisler şimdi kendi vatandaşına biber gazı sıkarak?Halkın artık' Durun! Yaralılar var N'olur yardım gönderin'' çağrılarına nasıl kulaklarını tıkadılar?Kör mü oldular ya da sağır?

 Hükümetin dediği gibi polis sadece ağacı sulamıyor,yakıp yıkıp mahvediyor.Hükümetse bizle dalga geçiyor.


 Kim öldü kim kaldı kimse net birşey bilmiyor.Sadece ölen biliyor.Arada durumu kullanmak isteyen insanlar da oluyor,yalan ölüm haberleri çıkıyor.Ve buna yine hükümet müsade ediyor.

 Bugün 31 Mayıs.Çok sevdiğim Mayıs'ın son günü.Türkiye'nin aklından silinmeyecek,belki de halkın artık gözünü açtığı gün.



0 yorum:

Uyur,Uyur Belki Başucunda ;)

  Hayattaki en özel günün doğduğun gün olduğuna inanırım ben.O günün ardı sıra gelir çünkü diğer özel günler,sen varsın diye.Sonra bi de öldüğün,sessizliğe gömüldüğün gün var.O gün de unutulmaz.Çok sağlam bir hafızam yoktur hele sayılar ve tarihleri anımsamakta epey güçlük çekerim.Amaaa..
 
  Bugün 1 Mart.Baharın ilk günü.Babamın dünyaya geldiği gün.
  İyi ki doğdun babam!
  Şayet geçen sene aramızdan ayrılmamış olsaydın bugün birlikte senin 47. yaş gününü kutlayacaktık..Ne kadar da genç geldin gözüme babam.47 ne ki..Ama genci yaşlısı yok dimi ölümün.Kendin söylemiştin bunu bize.Kanser olduğunu öğrendiğin gün,karşına alıp konuşmuştun bizi.Düşmanımız belli çocuklar demiştin,savaşacağız.Yenik düştük be babam..Ne kadar özlendiğini tahmin bile edemezsin.
 
   Her neyse doğum günün bu gün senin.
   Pastanı yine ben yaptım.Bembeyazın üstüne yeşilde yaptım hem de:)Annem,Sefa ve ben birbirimizi öptük,bizi bi yerlerden gördüğüne inandık ve kestik pastanı.
 
   İyi ki doğdun babam!


0 yorum:

bensel

    Çok eğlenceli şeyler yazacaktım buraya hep hesapta.Ama zamanla fikirlerim değişti.Benim yazılarım 'little little into the middle' oldu.Geçen sene bu ay kitap çıkarmaya karar vermiştim.Yeni ders hocamız kendimden bahsetmemi istediğinde, 'İsmim Merve,bu benim ilk üniversitem.Kitap okumaya bayılırım,örgü örerim.Bi de kitap yazıyorum hocam.' diyiverdim.O an bi kitabım olmalı diye düşündüm.O zamandan beri düzenli olarak yazıyorum işte:)


   Aslında çok sade ve dağınık bi hayatım var ama olmadık yerlerde olmadık şeyler geliveriyor başıma ve işler orda karışıyor işte.Bi ton anı birikiyor sonrasında da.Tanımadığım insanlarla gülüp ağlarken buluyorum kendimi.Ortak bi acıyı ya da mutluluğu falan paylaşıyoruz.

    İşte bu sabit düzende olmayan hayatımı samimiyetle burda anlatıyorum,dilediğimce.Bazen yaşadıklarıma üçüncü bi kişi gibi bakıyorum bazen de birincil ağızdan anlatıveriyorum her şeyi.Son bir yıldır,buraya yazana kadar hep aklımın bi köşesinde psikologtan bir randevu almak geçiyor lakin yazdıktan sonra en güzel terapinin bu olduğuna karar verip sersemlemeden bırakıveriyorum hiç almadığım  anti depresanlarımı.
                                                                             ;)

 

0 yorum:

adamla kadına yazılan son

Yazları ılık olur sabahlar o güney kentinde.Ilık bir havada yürüdüler yol boyu.
Adam durdu birden,bir mağazanın önünden geçerken
Kadın da durdu mecbur,adamın omzundaydı başı çünkü yürürken
'N'oldu?' diye sordu,henüz açılmamış olan mağazanın camına bakarak ve anlamaya çalışarak ne olduğunu.
'Hiç.' dedi adam.'Olmuş muyuz böyle yanyana diye baktım bize.'
'Olmuş muyuz peki?'
Sıkıca sarıldı gülümsedi adam 'Evet.'

-----------

En son o zaman sıkıca sarıldı belki de.
Yazın bile sabahları ayaz olan bu kente geldiklerinde
 mecburi tebessümler kaldı aralarında.
Birlikte oldukları son yer o mağazanın camındaki yansımalarıydı.



0 yorum:

Kişinin kendisine bir 'hoop!' demesi

   Eh be kızım.Şu yaşına geldin sevgililer gününün yaklaştığı zamanlarda karşı cinse mesaj atmaman gerektiğini öğrenemedin.Hayır sanki çok yalnızdın öldün de,14 Şubatı kurtarayım dedin ve ona mesaj atmış gibi oldun.Sanki hayatında 14 Şubat kutladın da.Hayır yani sen kutlamazsın da elin oğlu ne bilsin ki bunu.Arar öküzün altındaki buzağıyı.Tamam,çok arkadaş canlısı bir niyetin olmasa da,yanlış da anlaşılmak istemezsin.Henüz cevap alamadığın için bu çırpınışın,ikimiz de biliyoruz şekerim.Anında bir mesaj gelmiş olsaydı Ondan,telefonun elinde,ağzını yaya yaya Onla mesajlaşıyor olacaktın.Gelmedi ama.Şansa bak ki beklemeyi de çok sevmeyen tarafımsın sen benim,kafası hemencecik karışan,küçük kız çocuğu halimsin.Aman nolcak ki deyip,saklambaç oynarken ağacın tepesine tırmanıp saklanan sonra da pata küte oradan düşen halimsin.

0 yorum:

Vee Kılementayn anlatmaya başlar..

  Fotoğraflarımı karıştırırken turuncu saçlı hallerime denk geldim.Ne kadar yakıştığı tartışılır ama ben      beğenmiştim.O da beğenmişti.
Çok sık değiştiriyorum saçlarımın rengini. Kılementayn gibi.
Filmi bilirsin.En çok hoşuma giden kare bu olmuştur benim. Kılementayn'ın turuncu hali.Sevgilisi uyurken düşünen turuncu saçlı kız.Bu kareye ne zaman denk gelsem içten içe kızarım Ona.Benim turuncu saçlarım ve Onun kirli sakallarıyla aynı anları yakalayabilirdik.O uyurdu ben de düşünürdüm.
Ben zaten o ne zaman yanımda gözlerini kapasa düşünürdüm.



0 yorum:

Ankara,Ulus,Çıkrıkçılar,Suluhan





Gezdim ben bugün!
 Çok zaman oluyo Ulus'a gitmeyeli.Bundan dolayıdır ki bugün turist gibiydim adeta.İlk kez babamla gelmiştik buralara.Hatırlarım,dedem de Ulustaki halden yapardı gelirdi evin alış verişini.Değişik bir yer burası. Ankara'nın ilk göz ağrılarından ama  Ankara'nın kayıp yüzü adeta.Yolda yürürken çok farklı insanlarla karşılaşabiliyorsun.Çok farklı hayatlarla da.Yine de samimi bulduğum bi salaşlık var Ulusta.


Ankara zaten yokuşlar üzerine kurulu bir yer.İniyorsun,çıkıyorsun.Biz de yola Çıkrıkçılar Yokuşu'nu çıkarak başladık.Sağlı sollu renklerle kuşatılmış bir yokuş burası.Aklınıza gelebilecek hemen her bişey mevcut diyebilirim.



 Kültürümüzde Kına Gecesi diye bir şeyin olması çok şahane bence.Şıkır şıkır bindallılar,allı pullu elbiseler,kına sepetleri...Tüm bunları toplu halde Çıkrıkçılar Yokuşu'nu tırmanırken görebiliriz:)








    Suluhan'a girdiğim zaman kendimi kaybediyorum adeta. Rengarek boncuklar,çiçekler,kolyeler,küpeler...Havalar şu an buz gibi olmasına rağmen renkler içini ısıtıyor insanın:)Ama tabi Suluhan'ın keyfi asıl yazları,havalar güzelken alt katında bir çay içip etrafın gürültüsünü dinlerken çıkıyor:)

                                     
                                     







0 yorum:

Papyonlu

   Dün young learners dersinde gırafon kağıtlarından papyon yapmıştım.Sonra neden gerçek bir papyonum olmasın dedim.Akşama kadar benim de papyonum olsun ama yaaa diye dolandım durdum.Gece yarısına doğru örgü örerken, 'papyon da örerim ben ya!' dedim.


   Yaptım oldu.



5 yorum: